BİLDİRİLER

BİLDİRİ DETAY

Gülsen DEMİR, Günce DEMİR
SİMGESEL ŞİDDET KAVRAMI AÇISINDAN: ANNELİK
 
Annelik kavramı denildiğinde genellikle güzel duygular insanın aklına gelir. Neslin devamlılığını, soyun aktarımını, kültürün yayılmasının en önemli aktörlerinden biri “anne”dir. Bir kadının bedeninin ev sahipliğinde yeni bir yaşamın oluşması anneliği oldukça öznel ve biricik bir olgu olarak düşündürse de annelik karanın verilmesinden, hamilelik sürecine ve anne olmaya kadar her dönemde toplum anne üzerinde söz sahibidir. Annenin yakın çevresi olduğu kadar, uzak tanıdıkları, mesafeli durdukları hatta yolda yanından geçen insanlar bile anneye ne yapması ya da yapmaması gerektiğini söyleme hakkını kendinde görmektedir. Bunun arkasında yatan temel olgu çocuğun toplumsala ait bir aktör olarak düşünülmesi ve onu topluma uygun hale sokma isteğidir. Ancak bu durum anne açısından baktığımızda çoğu zaman rahatsız edici bir boyuta taşınmaktadır. Öyle ki annelerin çoğu zaman önce bedenlerini paylaştıkları sonrasında bin bir emekle dünyaya getirdikleri bebekleri ile değişen yaşam tarzlarına alışmaya çalıştıkları bir dönemde bu tür söylemlerle yüzleşmeleri simgesel şiddet kavramı ile ifade edilmektedir. Simgesel şiddet, Pierre Bourdieu’nun çalışmalarında yer alan önemli kavramlarından biridir. Bourdieu için simgesel şiddet bireyin hayatın pek çok noktasında birey üzerinde tahakküm kurma tekniklerinin arasında yer almaktadır. Simgesel şiddet kavramı Köse (2004)’ye göre; ‘Ona maruz kalanların ve aynı zamanda genellikle onu uygulayanların sessiz suç ortaklığıyla ve her iki tarafında bu tür şiddeti uyguladıkları ya da ona maruz kaldıklarının bilincinde olmadıkları düzeyde meşruluk kazanan şiddet türü’ olarak tanımlanmaktadır. Bu çalışmada toplumun anne üzerindeki söylem ve yaptırımları otoetnografik bir teknik ile simgesel şiddet boyutu açısından ele alınacaktır.

Anahtar Kelimeler: Simgesel Şiddet, Annelik, Otoetnografi



 


Keywords: