İlk bakışta çoğumuza şiddet ahlaki olarak görülmez. Şiddet kabul edilemez bir durum olarak görülür çoğumuzca. Ancak hukuki ve politik kurumlara baktığımızda şiddet meşru bir şekilde kullanılmaktadır. Bu anlamda şiddet ilkesel şekilde adil amaçlara, hukuka hizmet eden bir araç olduğu halde ahlaki olduğunu söyleyebilir miyiz? Politik ve hukuki bir koruyuculuk altında yaşamaya mecburuz. Birçoğumuz güvenirliğin sağlanması açısından şiddeti politik bağlamda meşrulaştırır. Hobbes’u her ne kadar şiddeti yücelttiği için suçlasak da toplumsal anlamda bir kaos ile karşı karşıya geldiğimizde ona hak vermeye başlarız. Nitekim doğa durumunda herkes bireysel şiddetlerden kaçıp tek bir ağacın gölgesi altında yaşamaya karar verdi. Bu anlamda şiddet tek bir gövdesi olan ama birçok damarı ve dalı olan bir araçtır. Dolayısıyla şiddet hem fiziksel hem de psikolojik ve simgesel olarak ortaya çıkabilir. Hukuksal ve politik şiddet sadece koruyucu bir anlamda değil (kolluk kuvvetleri), aynı zamanda simgesel şiddet ve psikolojik şiddet olarak da çıkabilir. Mesela; hukuki bir davanın sonucunda cezaya çarptırılan suçlu ile birlikte ailesine dolaylı olarak şiddet uygulanır. Bunun sonucu olarak ailenin toplumsal dışlanmaya (şiddete) maruz kalması aynı şiddetin kalıntılarıdır. Bununla birlikte ekonomik durumu yeterince iyi olmayan bir annenin iyi beslenmemesi sonucunda çocuklarının sağlıksız olması simgesel şiddette bir örnek olarak verebiliriz. Tabi burada da politik şiddet söz konusudur. Böylece şiddet doğasal anlamdan çıkarak politik ve hukuki bir perdenin arkasında meşru bir şekilde işlev kazanır. Bu çalışmada hukuksal ve politik şiddet biçimlerini ortaya çıkararak ahlakiliği üzerine tartışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Şiddet, Ahlakilik, Politik, Hukuk
|